10 Eylül 2009 Perşembe

Farklı Bir Cumartesi Önerisi

Cumartesi günlerinin bende her zaman özel bir yeri olmuştur. Haftanın en değerli gününü diğer günlerden farklı kılarak özelleştirmek isterim hep. Bu düşüncelerle planlandı Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı gezimiz.


Trafik Çilesine Çözüm Püfür Püfür Vapur

Gezimizin anahtar kelimesi “yaya” olduğundan aracımızı Üsküdar’da park edip denizyolu ile Sirkeciye geçiyoruz. Üsküdar’ın otantik atmosferimi, lise yıllarımın burada geçmesinden mi bilmem, Üsküdar bana hep sıcak gelmiştir. Sıcak bir Anadolu kasabasından geçermiş gibi geçiyoruz Üsküdar’dan. Balık pazarında hamsilerin tezgâha düştüğünü görüp seviniyorum. Haftaya güzel bir hamsi ziyafeti ile sezonu açmak şart oldu.


Mısır Çarşısı ve Baharat Kokusu
Mısırçarşısın’dan geçerken etrafa yayılan mis gibi baharat kokusu karışımı insanları cezp ederek çarşıya çektiğini düşündürecek kadar kalabalık Mısır Çarşısı. Kalabalıkla birlikte ilginç tezgahlara bakıp resim çekiyoruz.

Çarşı, İstanbul’un en eski çarşılarından. 1660 yılında Mimar Kazım Ağa tarafından yapılmış. “L” şeklinde bir yapısı var. İçinde genellikle aktarlar olmakla birlikte, kuyumcuları da görür olduk son yıllarda. Aradığınız her türlü baharatı bulabilirsiniz. Sevgili karım misafirlerimize patlıcan dolması pişirmek istediğinden, bizde kurutulmuş patlıcan alarak çıkıyoruz çarşıdan. (yazı yazılırken dolma pişirme işlemi devam ediyordu)


Bir Garip Mahmut Paşa
Kapalı çarşı yolunda Mısırçarşısından sonra Mahmut Paşa’yı adımlıyoruz. Kalabalık azaldı ama her yerde tezgahlar, tezgahlarda hayalinizin ötesinde çeşitlikte zerzevat var. Eşyalar eşyalar. Zaman zaman bakmaktan yorulacağınız çeşitlilikte ve bu kadar alternatif içinde seçim yapamıyoruz ve hiç bir şey alamadan yolumuza devam ediyoruz.Bu kadar farklı çeşitte incik boncuk üretiliyor ve bu malzemeler birileri tarafından satın alınıyor, hayret ediyorum. Sanırım ticaretten anlamıyorum. Küresel ekonomik kriz uğramamış Mahmut Paşa’ya alışveriş ve pazarlık tüm hızıyla devam ediyor.


Alışveriş Labirenti Kapalı Çarşı

Kapalı Çarşının 11 kapısı var. Bir Örücüler kapısından bu dev labirente giriyoruz. Çarşı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. 30.700 metrekarede 66 sokak, 5 Cami, 1 okul, 7 çeşme, 17 han yer alıyor. Günümüzde turistik bir mahiyete bürünse de, kurulduğu yıllarda ticaretin merkezi olmuş Kapalı Çarşı. Zamanla Kapalı Çarşı esnafına güven o derece artmış ki yatırımcılar paralarını esnafa teslim edip ticarette değerlendirir olmuş. Kapalı Çarşının halen devam eden finans işlerinin altında bu tarihi gelenek yatıyor olsa gerek.

Kapalı Çarşı kuyumcularını evlenmeden önce gezmek gerekirmiş. Dolayısıyla biz bu işi tamamladığımızdan vitrinleri hızlı hızlı geçiyoruz. Gerçekten çok fazla çeşit mevcut.

Kapalı Çarşı mimarisi doğal havalandırma ve ışıklandırma üzerine yapılandırılmış. Dışarıda 30-31 derecelerde olan sıcaklık, içeride son derece normal seviyelere iniyor. Mağaza ışıklarından farkedilmesede çarşının tavanında açılmış pencereler yumuşak ve sıcak bir ışık sağlıyor. Güneşinde yardımıyla ilginç kareleri fotoğraflama fırsatını kaçırmıyoruz.

Antikacılar Çarşısı benim en sevdiğim ve keyif aldığım bölüm oldu. Çok ciddi antika merakımız olmamakla birlikte, sergilenen antika eşyalar son derece ilgimizi çekiyor. Antika fotoğraf makinesi satan bir dükkânın vitrininde 1967 model Leica marka bir fotoğraf makinesi görüp hemen fotoğraflıyoruz. Özellikle flaşı çok ilginç geliyor. Bir iki adım sonra 1937 modelini görüp gülümsüyoruz.


Hamdi’de Nefis Manzaraya Karşı İftar
Gezimiz Ramazan ayına denk geldiği için iftarı Hamdi’de açmayı planladık. Çok da iyi yaptık. Terasın manzarası muhteşem, dört yanımız tarihi camilerle çevrili, iftar için iyi seçim. Girişteki “Bir insanın aklını ve gözünü kandırabilirsiniz ama midesini asla” sözü iftar konusundaki beklentilerimizi yükseltiyor.

İftar saatinde Eminönü bir başka oluyor. Etrafımızdaki tarihi mabetlerin ışıklandırılmış muhteşem siluetleri tarih öncesinden günümüze kadar yaşamayı başaran soyu tükenmiş yaratıklar gibi duruyordu karşımızda. Şaşırtıcı olan aradan henüz üç nesil geçmiş olmasına rağmen bize en az üç bin yıl uzaktı manzara.

Sokakta 3G Devrimi

Eminönü iskelesine gidiş yolunda her yer tezgâhlarla kaplanmış. Binlerce taklit ya da ucuz malzeme. Üç kemer beş milyon. Oyuncakçı, zerzevatçı, kırtasiyeci, nayloncu her meslek grubunun tezgâhı var neredeyse. Nohut-pilavcının milli maçı telefonundan seyrettiğini görünce şaşırıyoruz. 3G ile daha neler göreceğiz bakalım.

2 yorum:

Adem MELEKE dedi ki...

Omer Hocam..
Enfes bir anlatim.
Tesekkurler

Gökhan dedi ki...

Üstad, eline, diline sağlık.

Yazdıklarını eski zaman seyyahlarının ağzından dinliyormuş gibi okuyorum. Leziz..